'benimle olmaya çalışan, beni olmayan sırnaşık hayaletlerden ardıma bakmadan kaçtım hep, göç eden ormanlara sevinçle halay çeken çalılar, kendi isteğiyle patlayıp yok olan yıldızları asla anlayamazlar!
gözlerini bağlayıp, aynalardan kaçırdığım gözyaşlarım, hoyratça kopardığım çiçeklerin en yakın akrabasıydılar.. merakın yönelttiği ellerime kolayca günahkâr denilirken, bu kalın coğrafyanın sakinleri, papatyalar kurusun diye mi uykudaydılar?
ne kadar saçmaydı her şey; kapılar açılınca ürktüğüm sisli yüzler, yaşanmamış/terkedilmiş birer sözcüktüler.. o paramparça cümle cesetlerinin arasında dolaşırken gördüm ki, ağaçları köklemeye çalışanlar, aslında kendi köklerini yoketmişler!
-heeey! baş ucuma oturmuş, sessizce beni seyreden dostoyevsky, lütfen söyle! sonsuz bir çağlayandan dökülen sular gibi sarıldığım sevgilim, gece gündüz, 'intihar, intihar' diye sayıklarken, yeni aşklar limanına demirlemem ihanet mi?'
fergun özelli (vicdan)