DİDEM RAHVANCI: Canımdan çok sevdiğim yayınına güzel Alina ile devam ediyoruz, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Didem Hocam dinliyorum.
DİDEM ÜRER: Der Spiegel’in askeri yetkililere dayandırdığı habere göre; “Mursi ile sadece askeri istihbarat görevlileri görüşüyormuş ve her gün beş saat kadar bir süre sorguya çekiliyormuş. Gazete okuması ve televizyon izlemesine izin verilmiyormuş. Günlerini namaz kılıp, Kuran okuyarak geçiriyormuş.”
ADNAN OKTAR: Ama çok ayıp bu, çok büyük terbiyesizlik. Bir siyasi lideri esir alıp terbiyesizce ve ahlaksızca her gün beş saat sorguya çekmek. Sırf asap bozmak için, rahatsız etmek için terbiyesizlik olsun diye. Neyini sorguluyorsun beş saat? Mafya yöntemleri hep bu Ortadoğu’ya mahsus oluyor genellikle, hep bu gariban ülkelerin, üçüncü dünya ülkelerinin özelliği oluyor. Norveç’te, İsveç’te, Danimarka’da böyle bir şey yapılması mümkün mü? Devlet başkanını alacaksın kabadayılık yapacaksın her gün, çakallık yapacaksın. Olacak iş mi bu? Tam mafya yöntemi yani. Mafya da adam kaçırır, böyle sorgular. Mafya işkencesi. Avrupa da seyrediyor bunu. İşte bağnazlık hepsinin canını yakıyor. Halbuki Mısır halkının tamamının kucaklanması lazım, sırf İhvan değil hepsini kucaklaması lazım. Ne kadar insan varsa orada Mısır halkının hepsinin mutlu olması esastır. Mesela Kıptilere gıcıklar gibi bir üslup kullanıyorlar. Nur gibi insan onlar. İçinde var ahlaksızlıkları, it-kopuk ama her kavimde her ırkta olur it-kopuk. Dolayısıyla orada Hıristiyanlara da, dinsizlere de, ateistlere de, komünistlere de şefkatli davranmaları lazım. Hepsinin mutlu olacağı cennet gibi bir Mısır yapsınlar. Müzik, resim, heykel her şey olsun, sanat olsun, bilim olsun. Darwinizmi, materyalizmi ortadan kaldırın bir güzel bilimsel çalışmayla, herkesi de kucaklayın. Fas’a, Tunus’a, Cezayir’e de bu sevgiyi yayın. Herkes birbirini sevsin. Ama laf-söz dinletmek güç. Klasik siyasetçi gibi davranıyorlar. Yani Mursi’nin iktidarda olması beni ilgilendirmiyor, ben, Müslüman olduğu için ve gadra uğradığı için destek veriyorum. Yoksa fikriyatını destekliyor değilim ben. Asıl olan herkesin sevilmesidir. Belirli bir grubu sen seversen öbür insan sevgisizliğin acısını çeker, rahatsız olur. Sen-ben diye bir konuyor. İktidara geldiysen herkesi korumak üzere iktidara geldin sen, sırf İhvanları yahut sırf bağnazları değil. Cesur olmaları lazım İhvan yöneticilerinin. Bir raya gelip bu bağnazlığa son verecek bir karar almaları lazım. Bunun dışında bir çözüm olmaz. Bir de bu İsrail düşmanlığının, İsrail karşıtlığının kalması lazım. Bir avuç gariban insan orada yaşıyor bırak yaşasınlar. Nereye gidecekleri de belli değil yani herkes kovuyor “gitsin” diyorlar. Nereye gidecek? Uzaya mı gidecek ne yapsın yani? Bırakın orada yaşasınlar, huzur içinde yaşasınlar. Sürekli dehşeti yaşatıyorlar bu da doğru olan bir şey değil. O zaman düşünüyor adam, “bu Yahudi’ye böyle yaparsa, Musevi’ye böyle yaparsa, Hıristiyan’a öyle yaparsa, dinsize, ateiste böyle yaparsa bana kim bilir ne yapar diye düşünüyor insanlar. Her düşünceye karşı saygılı ve sevgili olmaları lazım. İsrail düşmanlığı varsa zaten komünist düşmanlığı da olur, Hıristiyan karşıtlığı da olur hepsi olur. Ve kendi cemaatine karşı da öfke duyuyor o zaman. Bunun çözümü Kuran Müslümanlığıdır. Sevgiye dayalı Kuran Müslümanlığı. Başka sözüm yok.
Dinliyorum Didem Hocam.
DİDEM ÜRER: Hocam bugün bildiğiniz gibi Catherine Ashton görüşmüştü Mursi ile. Fakat o, televizyon seyredebildiğini, gazete okuyabildiğini söyle. Yani dış haberleri takip ediyor diye söyledi. Fakat görüşmeleri hakkında pek fazla bilgi vermedi. “Bütün olayları konuştuk” dedi. Yorum yapmamış o. “Herhangi bir yorum yaparsam yanlış anlaşılabilir” demiş. AB Dış İlişkiler Ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi.
ADNAN OKTAR: O gün göstermişleri, televizyon açmışlardı, tam şark kurnazlığı böyle. “Mursi Bey buyurun şöyle” falan, “hangi kanalı istersiniz” falan, çay ikramı. Adamlar doğrusunu söylemiş. “Günde beş saat sorguluyoruz” diyor. Sorgulama ne demek? Bir diktatörlüğün ajanları sorguluyor. Belli ki terbiyesizlik yapacaklar. “Ben gördüm, böyleydi” olmaz. Bıraksınlar adamı ne yapıyorsa yapsın. Bir kere hürriyeti ne kavuşması lazım. Fakat şimdi adamcağızın da yapacağı bir şey de yok. Şimdi dese ki “ben bağnazlığa karşıyım,” “vay hain, vay münafık vay defol git” diyecekler. İhvanın yöneticileri dese “oo bunlar sapıtmış, Amerikan uşağı oluş bunlar da herhalde,” yine “gidin” diyecekler. Bağnazlara karşı alimlerin zeminde çalışma yapmaları gerekiyor. Kum gibi kaynıyor bağnaz Hoca. Birini sustursan biri başlıyor, birini sustursan biri başlıyor. Geniş çaplı bir eğitim politikası gerekiyor.
Didem Hocam, sen anlat.
DİDEM ÜRER: Hocam, siz birkaç gün önce “Kızılay Mısır’a” hashtag etiketi başlatmıştınız. Kısa sür