Batı Afrika’da ölümcül Ebola virüsü salgınına karşı mücadele sürüyor. Virüsün patlak verdiği Gine’de ocaktan bu yana hastalığa yakalanan 137 kişiden 86’sı yaşamını yitirdi. Bu, virüsten ölüm oranının yüzde 63 olduğunu gösteriyor.
Ebola virüsünün yol açtığı viral hemorajik ateş, kusma, ishal, iç ve dış kanamalara neden oluyor. Son derece bulaşıcı. Virüs herhangi bir temasla kolayca geçiş yapabiliyor.
Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü‘nden Michel Van Herp, Gine’de daha önce hiç görülmemiş bir ölçek ile karşı karşıya olduklarını dile getirerek, şimdilik hastalıktan korunma için en etkili yolun önlem olduğunu belirtiyor.
1976’da Sudan ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde ortaya çıkan Ebola virüsüne Gine’de ilk kez rastlanıyor. Doktorlar başkentte hastalığın şimdilik ‘‘sınırlı’‘ olduğunu ancak vakaların çoğunun ölmesi nedeniyle durumun endişe verdiğini belirtiyor. Ebola’nın bilinen bir tedavisi veya aşısı ise yok.
Michel Van Herp, Ebola’nın Zaire olarak da bilinen en agresif çeşidi olan karşı karşıya olduklarını, virüsü kapan 10 kişiden dokuzunun öldüğünü söylüyor.”
Şimdiye kadar Uganda ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde görülen hastalığa Gine’de ilk kez rastlanıyor. Ebola salgınına yakalanan 10 kişiden 9’u virüsü tükettikleri kemirgenlerden alıyor. Yarasa, virüsün doğal taşıyıcısı durumunda. Bu hayvanlara dokunulması ya da etlerinin tüketilmesi salgının insana geçmesine neden oluyor.
Şimdilik bilinen en büyük taşıyıcının yarasa olduğunu söyleyen Profesör Jean-Jacques Muyembe, Ebola’ya karşı savaşmak için tek yolun önce temizlik, ardından hızla hastalığını tespiti ve karantina olduğunu söylüyor.
Tabi iyi haberler de gelmiyor değil. Gine’nin başkenti Konakri’de ilk kez Ebola virüsü kapan iki hasta iyileşti. Sınır Tanımayan Doktorlar, bu haberi Ebola ile savaşta zafer olarak görüyor.