STP, Göl’ün “imdat” çığlığını yansıtan TMMOB raporunu açıkladı
Burdur Sivil Toplum Kuruluşları Platformu Başkanı Kemal Arslan Cumhuriyet Meydanında yaptığı basın açıklamasında, kendilerinin talebi üzerine ilimizde yaşanan mermer ocakları meselesi konusunda hazırladığı bilimsel ve kapsamlı “Tüm Yönleriyle Burdur Gölü Havzasında Mermer Ocakları” adlı raporu kamuoyuna tanıttı.
Bir grup üyeyle Cumhuriyet Meydanında yaptığı basın toplantısında talepleri üzerine Burdur Gölü havzasındaki mermer ocakları meselesi üzerine Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB’nin) hazırladığı kapsamlı ve bilimsel rapor hakkında kamuoyunu bilgilendirdi.
“Son yıllarda Burdur Göl Havzasında yürütülen mermer madenciliği uygulamalarının kırsal yerleşmeler, ormanlık alanlar, tarım alanları ve göl üzerindeki olumsuz etkilerinin giderek artmakta olduğu, günlük yaşamı tehdit eder boyutlara ulaştığı gerekçesiyle Burdur Sivil Toplum Platformu ve Tabip Odası Avukatı hemşerimiz Av. Ziynet ÖZÇELİK’in talebi üzerine, Burdur Göl Havzasında yürütülen mermer madenciliğinin incelenmesi amacıyla TMMOB Yönetim Kurulu üyelerinden oluşan bir komisyonun kurulmuş” olduğunu belirten Arslan şu görüşleri savundu:
Toplumun içinde yer alan ve onun bir parçası olarak mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığını toplum yararına kullanma ilkesiyle; bilimsel, teknik ve hukuk çerçevesinde topluma sunma sorumluluğunun bir gereği olarak şimdiye kadar bu alanda hazırlanmış en kapsamlı rapor olma niteliği taşıyan rapor, Burdur Gölü Havzasında sürdürülen ve hatta Burdur Gölü Tampon Bölgesinin şimdiye kadar yasaklanmış olan mermercilik faaliyetlerine açılmasıyla yaşanacak sorunları aşağıdaki biçimde tanımlamıştır.
Burdur Gölü Türkiye’nin uluslararası öneme sahip 14 Ramsar alanından birisidir. Burdur Gölü havzası sadece insan için değil, yüzlerce farklı tür canlının da yaşam alanıdır Birkaç kuş ya da sürüngenin değil insan yaşamının devamlılığı için, bölgenin canlı hayatının devamı Burdur Gölü ekosisteminin devamlılığına bağlıdır. Bölgeye yönelik olarak hazırlanan tüm planlarda, bölgenin uluslararası önemde doğa koruma statüsüne sahip olmasının gerekçesi olan göl ekosistemi ve bu ekosistemin sunduğu biyolojik özellikler nedeniyle; doğal ekosistemin devamlılığının sağlanması Burdur Gölü ve çevresinin korunması için çevresel etkilerin önlenmesine yönelik düzenlemeler getirilmiştir. Şimdiye kadar hiçbir plan kararında, sulak alan koruma bölgelerinde madencilik faaliyetine izin verilmemiştir.
Bölgenin sulak alan niteliği nedeniyle, herhangi bir madencilik faaliyetlerine izin verilmesi yönetim planına ve diğer planlara aykırıdır Halen yürürlükteki plan kararlarına aykırı olarak, havzada uygulandığı biçimde yöre halkının can güvenliğini tehdit eden, doğal çevrede geri dönülmez tahribata yol açan madencilik faaliyetlerine son verilmelidir. Sulak alan tampon bölgesi içinde madencilik faaliyetlerine izin veren Yönetim planı değişikliğinden vazgeçilmelidir.
Mermer madenciliği sektörüne ilişkin olarak, uluslararası önemde doğa koruma statüsünün gerekçesi olan göl ekosistemi, orman varlığı, doğal yaşam, yeraltı suyu gibi çevresel değerler ile insan yaşamı açısından riskleri gözeten yaklaşım benimsenmelidir. Bu yaklaşım doğrultusunda mermer madenciliğinin bilim ve tekniğine uygun uygulama kuralları belirlenmelidir.
TMMOB’un raporunda; İçinde bulunduğumuz yüzyılda çevre faktörü gözardı edilerek madencilik faaliyetlerinin yürütülmesi mümkün değildir, denilerek, madencilik sektöründe, çevre dostu teknoloji ve yöntemlerin kullanılması, madencilik süreçlerinde ya da sonrasında çevrenin korunmasına ya da yenilenmesine yönelik önlemlerin alınması, sektörün gelişimini engellemeyecek, aksine genel anlamda sektörün gelişimine yönelik katkıyı yapacaktır, denilmektedir.
Her tür ekonomik faaliyette olduğu gibi madencilik faaliyetlerinde de amaç, insanın refah ve mutluluğudur. İnsan onuru madencilik faaliyetlerinin planlama ve uygulanmasında hareket noktası olmalı Kamu yararı öncelikli olarak göz önünde tutulmalıdır.
Madencilik sektörüne ilişin alınacak kararlara ilgili yöre halkın katılımı sağlanmalıdır. Toplumsal, ekonomik ve çevresel bakımdan sürdürülebilir bir madencilik sektörünün gelişimi; Sektörde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar ile demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütlerinin yapıcı işbirliği ile mümkündür. Söz konusu tarafların doğrudan katılımları olmaksızın hazırlanacak herhangi bir sektör planının ya da plan uygulamasının başarılı olması mümkün görülmemektedir denilmektedir.
Halkımızın ve sektörle ilgili karar merciinde bulunanlara ışık tutup yol gösterecek böylesi bir raporu hazırlayan bilim insanlarına ve onların örgütü TMMOB’a Burdur Sivil Toplum Platformu olarak şükranlarımızı sunarız.