VTR: Cenneti merak ediyorum, bize anlatır mısınız?
ADNAN OKTAR: Cennet; öldüğümüzde iman ehli olduğumuzda yani açık şuur ve akıllı olduğumuzda dürüstsek, vicdanlı yaşadıysak bizi coşkuyla bekleyen bir kalabalıkla karşılaşacağız. O andan itibaren cennet başlar yani hiçbir gecikme olmaz. Her aşaması cennettir, en son aşamada cennet değil. Hemen cennet başlar. Çünkü cennet ehlinin her aşaması cennettir. Mesela sen bir saraya giriyorsun kapısından giriyorsun, ara koridorlardan gidiyorsun ama orası bir saray, bahçesinden geçiyorsun bir saray. Kapıda seni karşılıyorlar, değil mi saray güzelliği. İç kapıya giriyorsun orada da “hoş geldiniz efendim” diyorlar. Bunlar hep bir sarayın güzelliği. Ahiret de böyledir. Müminin rahatsız olduğu, korku duyduğu, tedirgin olduğu hiçbir şey olmaz. Müthiş bir güvenlik duygusu kalbe hakim olur. Yani ölüm anında öldüğünde müminde müthiş bir güvenlik duygusu ilk defa veriliyor. O, biliyorsunuz Kutsal Sandık’ta da olan Allah tarafından verilmiş bir güçtür. Kalplere bir ferahlık, korku olmayacak ruh hali. Sekinet deniyor buna. Sekinet, ölüm anında ani olarak bir sekinet oluşur, müminde bir huzur yani kafa netliği oluşur. O andan itibaren korku, tedirginlik, huzursuzluk, dikkat verememe, konsantrasyon bozukluğu bunların tamamı kalkar. Çok keskin ve düzgün bir hayat başlar. Zaten cennet dediğimiz budur. Yani acı çekmemek, hep güzel sözler duymak. Şimdi sen Azrail (as)’la karşılaşıyorsun, Azrail (as) süper yakışıklı ve çok hürmetli ve acayip sevgi dolu. Zaten cennet o. Yanındakiler de dostların, sevdiklerin zaten cennet. Karşıladıkları yer güzel. Her aşama güzeldir. Mesela mümin sorgulanıyor ama sorgulandığı yer de cennet. Mesela karanlık bir odaya sokup karşısına geçip böyle devlet memuru bazen sorgular ya bazı yerlerde, öyle değil. Mesela diyor ki “sen şöyle güzellik yapmışsın böyle güzellik yapmışsın bunlar doğru mu?” “doğru inşaAllah, siz daha iyi biliyorsunuz, Allah daha iyi bilir, sizler daha iyi bilirsiniz sizler görevlisiniz” diyorlar o şekilde. Onore etmek içindir yani sorgulamada mümini tedirgin etmek, korkutmak, zora sokmak için bir sorgulama yok. Tamamen usulendir, gönlünü almak içindir. Yani onun yüceliğini, iyiliğini, güzelliğini ona vurgulamak içindir. Oradan mümin cennete alınır. Kapısı yine cennettir, içerisi yine cennettir. Karşılayanlar tanıyarak karşılarlar biliyorlar. Mesela cennette ona ayrılan hurilere o gelmeden önce tanıtılıyor o. Yani huri onu ilk defa görmüyor orada. Cennet görevlileri, cennet gılmanları, vildanları falan bekliyor oluyor o mümini, elan bekliyor oluyor. Karşıladıklarında büyük bir coşkuyla ismiyle işte “hoş geldin” yahut neyse “selam” diyerek onu karşılıyorlar. Böyle ilk tanışma konusu yok. Biz onları tanımıyoruz ama onlar bizi tanıyorlar. Gittiğimizde onlar bizi tanıyorlar. Kuran’daki ifadeler çok açık, çok sarih. Cennet ortamına gelindiğinde müminin aklı hep Allah’ta olur, ilk istediği tecelli olarak görebilmektir. Çünkü dünyada da hep aklında olduğu için. Tabii hakk-ul yakin bir imana sahip olmuş oluyor artık. Yani imanının sınanması kalkıyor iman oturmuş oluyor hakk-ul yakin. Zaten ayette ölüm anına hakk-ul yakin deniyor. Nedir? En yüksek iman derecesi hakk-ul yakin. Bak, en yüksek iman derecesinin ismine ölüm deniyor, hakk-ul yakin. Hakk-ul yakine ulaşmış oluyor yani en yüksek iman derecesine yani kesin iman, netleşiyor. Çünkü hepsini görüyor öldüğünü de görüyor. Şimdi ölme kelimesi orada onun için ürkütücü olmuyor, yani ölme kelimesi anlamını kaybediyor. Ölmenin uyanma olduğunu görüyor. Normalde ölme başka türlü anlaşılıyor biliyorsunuz. Halbuki o ölümden dirilme olduğunu anlıyor orada. Yani orada ölüyken dirildiğini anlıyor. Asıl rüya gibi bir hayattan dirildiğini anlamış oluyor. İlk istenen şey yeme-içme değildir. Allah’ı görmeyi ister müminler, ilk talepleri budur. Onun için ilk tecelli edecek olan Allah’tır yani Allah’ın tecellisidir. Dün de anlattım, Allah tecelli edeceği vakit cennetteki bütün ağaçlar, kuşlar her şeyde ani bir hareketlenme olur. Ağaçlar?